ABD ve Çin Arasındaki Ticaret Savaşı - Uzak Doğuda İkinci Perde


Son bir kaç gün içerisinde, bizim medyamızda pek de yer etmeyen, dünya ticareti için çok büyük önem arz eden, global medyada öne çıkan bir haber, birden bire Amerikan borsasının rahatlamasına neden olmuştur: "US-China trade war on hold" | "ABD-Çin arasındaki ticaret savaşı şu an için beklemeye alınmıştır".

"Güney ve Kuzey Kore'nin Birleşmesi Dünyadaki Dış Ticarete Nasıl Bir Yön Verebilir?" diye sormuştum bir önceki yazımda. Şimdi, uzak doğudaki bu ikinci perdede nasıl bir oyun oynanmaya devam ediliyor? Hadi biraz inceleyelim, Kuzey - Güney Kore görüşmelerinin ardından şu son 2-3 hafta içinde olanları;

​08 Mayıs 2018 - Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile Kore Yarımadası'ndaki son gelişmeleri ve ikili ilişkileri görüştü.

Basında çıkan haberlere göre, görüşmede "Çin-Kuzey Kore ilişkileri ve Kore Yarımadası'nda sağlanan olumlu gelişmelerden dolayı çok mutluyum." diyen Şi, iki ülke arasında gerçekleşen ikinci liderler zirvesinde ilişkilerin sağlıklı ve istikrarlı bir şekilde gelişmesini, Kore Yarımadası'nda uzun süreli bir barış ortamı sağlanması ve bölgesel barış ve refahın sağlanmasını birlikte teşvik etmeyi arzu ettiklerini söyledi.

Bu görüşmenin dikkat çeken iki önemli etkeni vardır: Bir tanesi Kuzey Kore lideri Kim, Mart ayında da Çin'e sürpriz bir ziyaret düzenlemişti. Bu ziyaret Kim'in ülke iktidarına geldikten sonra Çin'e yaptığı ikinci ziyarettir. İkinci etken ise Kim'in ABD Başkanı Donald Trump ile 12 Haziran 2018 tarihinde Singapur'da yapacağı görüşme öncesi Çin Devlet Başkanı Şi ile bir araya gelmesidir.

16 Mayıs 2018 - Kuzey Kore ve Amerika liderlerini bir araya getirecek gerçekleşmesi beklenen tarihi zirve tehlikeye girebilir. Nedeni ise Kim Jong-un'un bu zirveye katılmayı yeniden değerlendirebileceği yönünde yaptığı açıklama.

Bu çekilmeyle ilgili olarak ülkenin resmi haber ajansı KCNA'den yapılan yazılı açıklamada, Kuzey Kore Dışişleri Bakan Yardımcısı Kim Kye Kwan Trump'ın ulusal güvenlik danışmanı John Bolton'ın açıklamalarını kabul edilemez bulduklarını belirterek anlaşmadan çekilebilecekleri tehdidinde bulundu.

Bolton, Kuzey Kore'yle ilgili yaptığı bir açıklamada, Libya modelini örnek vererek bölgede nükleer, kimyasal ve biyolojik silahları tasfiye edeceklerini söylemişti.

Kuzey Kore Dışişleri Bakan Yardımcısı, "ABD bizi köşeye sıkıştırmaya çalışır ve tek taraflı olarak nükleer silahlarımızdan vazgeçmemizi isterse, görüşmelere olan ilgimizi kaybederek ve beklenen Kuzey Kore-ABD zirvesine katılıp katılmamayı yeniden değerlendirmemiz gerekir" der.

20 Mayıs 2018 - ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin, Çin ile ticaret savaşının "beklemeye alındığını" duyurur. Kendisinin yaptığı açıklamaya göre "Ticaret savaşını beklemeye alıyoruz. Şu anda, farklı bir çerçevede anlaşıncaya kadar gümrük vergisini beklemeye alma konusunda anlaştık." der.

24 Mayıs 2018 - ABD Başkanı Trump'ın Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile Singapur'da görüşmesinin şu anda uygun olmadığı gerekçesiyle iptal edildiği duyuruldu. Beyaz Saray, Trump'ın Kuzey Kore lideri Kim'e yazdığı mektubu yayınlandı.

ABD Başkanı, Singapur'da planlanan zirvenin iptal edilmesine bahane olarak, Kim Jong-un'un son açıklamalarında "büyük öfke ve açık düşmanlık" bulunmasını gösterdi.

Trump'ın Kim Jong-un'a yazdığı mektupta, Kuzey Kore lideriyle bir gün buluşmayı arzu ettiği ifadesi yer alıyor (Trump'ın yaptığı tehdidi burada yinelemek istemiyorum. Merak eden varsa mektubun kopyasını haber sitelerinde bulabilir.).

25 Mayıs 2018 - Kuzey Kore Lideri Kim, planlanan zirvenin aninden iptal edilmesine rağmen, ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmek için hala istekli olduğunu söyledi.

*****

ABD başkanı Trump tarafından aniden iptal ile sonuçlanan bu gelişmeler hakkında yorum yapmadan önce, bir önceki yazımın sonrasında yapmış olduğum yorumumdan birkaç bilgiyi ilk önce burada paylaşmak isterim.

Yazıları okumadan önce lütfen şunu aklımızdan çıkarmayalım. Trump bir muhafazakâr gibi görünse de, esasen bir "fırsatçı"dır. Diğer bir deyişle ticari mantık içinde hareket eden ve kendisine (kazanmaya) uygun bir durum yaratarak bundan nemalanan bir şahsiyet olduğudur. Yapmış oldukları 1940'lardan sonra oluşan Winsolism denilen Winston Churchill'in uluslararası alanda Sovyetlere karşı oluşturduğu soğuk savaş dönemindeki politikalarına çok benzer olmakla beraber, popülist yaklaşımı sağlamaktadır. Buna karşı çıkanlar olacaktır. Bir sorunum yok, yine de geçtiğimiz süreç içerisinde, birçok olayda muhafazakâr yapıda davranış sergilediyse de, esasen yaptığı çok farklıdır.

Şimdi bütün bu Kuzey-Güney yakınlaşmasının biraz başına dönelim ve bölgede oluşan çeşitli organizasyonlara yakından bakalım.

CPTPP - (ABD son anda bu anlaşmadan geri çekilmiştir) Küresel ticarette bir dönüm noktası olacak bu anlaşmanın tam adı "Comprehensive and Progressive Agreement for Trans-Pasific Partnership" (Kapsayıcı ve İlerici Trans-Pasifik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı). İlk başta 12 ülke olarak başlayan bu birliğin içinden ABD, Trump'ın yapmış olduğu korumacı hareketlerden dolayı çıkmıştır. Dikkatinizi çekeceğim konu şurada: Bu paktın içinde Çin de yoktur. Olan ülkeler Avustralya, Brunei, Kanada, Şili, Japonya, Malezya, Meksika, Yeni Zelanda, Peru, Singapur ve Vietnam. Tayland, Endonezya, Filipinler, Tayvan ve hatta İngiltere de CPTPP'ye katılma niyetleri olduğunu belirten ülkeler arasında bulunuyor. Söz konusu paktın işleme girmesi ile beraber 2030'a kadar 11 ülkenin her birinin milli geliri anlaşma sayesinde ortalama yüzde 1 kadar artabilir (Anlaşma tarihi 8 Mart 2018 - Bu geçtiğimiz Mart ayında imzalanmıştır).

RCEP - Dikkatinizi çekeceğim diğer bir konu ise CPTTP'ye katılmaya yönelik ciddi bir ilgi göstermeyen Çin, Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (Regional Comprehensive Economic Partnership - RCEP) adında bir başka ticaret anlaşması için müzakereleri sürdürüyor olmasıdır. RCEP müzakerelerine 16 ülke katılıyor: Avustralya, Brunei, Kamboçya, Çin, Hindistan, Endonezya, Japonya, Laos, Malezya, Myanmar, Yeni Zelanda, Filipinler, Singapur, Güney Kore, Tayland ve Vietnam. CPTTP'in paktının içinde Kore yok ve her ikisinde Çin kökenli nüfusun yoğun olduğu Vietnam bulunmaktır. Enteresan olan ise Avustralya'nın her iki pakta da bulunmasıdır.

*****

Bu bilgileri de girdikten sonra, doğrusunu isterseniz, ABD başkanı Trump ile Kuzey Kore Lideri Kim arasında yapılacak görüşmenin bu kadar kolay olmayacağını, kesin bir aksilik çıkacağını düşünüyordum. Ancak, aksiliği çıkartacak ve bunu iptal edenin ABD başkanı yerine Kuzey Kore liderinin yapacağıydı. Yine de Trump'ın kişiliği doğrultusunda ve bugüne kadar uyguladığı dış politika teamüllerine bakıldığı zaman çok da yadırganmaması gerekir (Ne de olsa zamanında Soğuk Savaş dönemlerinde liderlerin bulaşmasını önleyen her zaman bir engel olmuştur).

Şimdiki gelişmeler nasıl olacak? Soğuk savaş dönemi tipi diplomasi devam ederse, ilk görüşmeyi Kuzey Kore lideri Kim önerdiğine ve iptal edenin ABD başkanı olduğuna göre. İkinci görüşme Kuzey Kore lideri Kim'in iyi davranışlarında ilerleme olduğunu ABD ilan edecek ve bu sefer görüşmeye hazır olduğunu belirtecektir (Ne de olsa Kuzey Kore liderinin açık daveti mevcuttur). Sizce görüşecekler mi? Büyük bir olasılıkla bu sefer Kim bunu ani bir kararla iptal edecektir. Dünya tekrar diken üzerinde olacak ve ara-bulucu bir ülke araya girerek iki lideri görüştürecek. Ara-bulucu ülke kim olur dersiniz, Türkiye mi? (Bunu biraz düşünün derim).

Diğer taraftan bütün bu gelişmeler sonucunda, Kim ne mi kazandı? Yukarıdaki bilgiler ışığında bu işten en kârlı ABD-Çin çıkmıştır. Çin bir sorun olmadan işlemlerine devam edecektir ve ABD ise bölgede kendi istediği politikaların (tam olmasa bile) büyük ölçüde kazanım yapmasını sağlamıştır.

Esas değişim Kuzey-Güney Kore liderlerinin bir sonraki görüşmelerinde çıkacak olan birleşme kararı olacaktır. Her ne kadar bunun erken olması düşünülse bile, devamında bunun olacağı kesindir. Hele bir düşünün, çok disiplinli olan Kuzey Kore işçisi, Güney'deki çalışma şartlarında çok zorlanmadan uyumu hemen sağlayacaktır. Bunun da ilk başta bölgesel ve çok kısa bir süre içerisinde ise, bütün dünya ticaretindeki dengeleri ciddi bir şekilde bozacağının kesin olmasıdır. Hele ki yakın bölge içerisinde bulunan Japonya'nın, Singapur'un ve Malezya'nın çok ciddi sorunlar yaşayacağını düşünüyorum. Zaten hedef Çin olacağından dolayı diğerleri de arada kaynayacaktır. Birleşme durumunun daha çok erken olmasına rağmen, bunun da çok gecikmeyeceğini düşünüyorum ve bölgesel olarak doğuracağı sonuçlar çok vahim olabilir.

Global dünya ticareti içindeki değişimleri izlerken, bütün bunlara ne kadar uzak ve sadece ucundan tutunmaya çalıştığımızı görüyorum. Bunların sonucunda çok büyük değişimler olacağı kuşkusuzdur. Bizim de Türkiye olarak böylesine (teknolojik ve maddi) güçler karşısında bir piyon olduğumuzu düşünürken (özelikle Çin'in ABD ile ticaret fazlasında 2017'de kırdığı rekorun 275,81 milyar dolar olduğunu okudukça), bugün süre gelen kendi iç çatışmalarımızdan dolayı halimize baktığım zaman, kendi kendime çok farklı düşüncelere dalıyorum. 2023 hedeflerini bizim ülke olarak çoktan gerçekleştirmiş olmamız gerekirdi. En basit örneği ise, dünya farklı bir enerji şekillerine girerken bizim daha yeni nükleer enerjiye girmiş (girecek) olmamız, inanın çokta hoş durmuyor. Sadece kendi kendimizi avutuyor gibi duruyoruz.

Hayırlısıyla şu seçimleri bir atlatalım, doğru ve sağlam bir yönetimle aşamayacağımız bir engel olmadığına inanıyorum. Ülkemizin dış ticaretinin çok daha ilerilere gideceğini biliyorum.

Kullanılan haber niteliğindeki bilgiler aşağıdaki haber kanallarından derlenmiştir.

KAYNAK : www.disticaretnet.com